Gizemli Tarihi Kalıntılar: Avrupa’nın Unutulmuş 10 Şehri!

Avrupa’daki terk edilmiş şehirlerinde bir yolculuğa hazır olun! Tarih, macera ve unutulmuş medeniyetlerin izlerini sürebileceğiniz en etkileyici 10 terk edilmiş şehri keşfedin.
Avrupa, tarih boyunca nice imparatorluklara ev sahipliği yapmış, görkemli saraylara, ihtişamlı tapınaklara ve destansı savaşlara tanıklık etmiş bir kıta. Ama bazı şehirler var ki, sanki birileri zaman makinesini yanlış ayarlamış ve onları tarih kitaplarından silmiş! Oysa bu şehirler, zamanın unuttuğu sokakları, gizemli kalıntıları ve bir dolu şaşırtıcı hikâyeleriyle keşfedilmeyi bekliyor.
Hadi, eski taşların fısıldadığı sırları dinlemeye, kaybolmuş medeniyetlerin izinde bir yolculuğa çıkalım. Bu sadece tarih dersi değil; biraz macera, biraz heyecan ve belki de birkaç tüyler ürpertici an yaşayacağız! Kim bilir, belki de aradığımız kayıp hazinenin ipuçlarını buluruz. Hazırsanız, zamanda geriye doğru ufak bir kaçamak yapalım!
1 - Pompeii, İtalya: Zamanın Donduğu Şehir
Pompeii, Vezüv Yanardağı'nın öfkesiyle 79 yılında küller altına gömüldü ve adeta zaman içinde dondu. Bugün burası, dünyanın en iyi korunmuş antik Roma şehirlerinden biri olarak ziyaretçilerini ağırlıyor. Eğer geçmişe yolculuk yapmak istiyorsanız, Pompeii’nin taş sokaklarında yürümek, gladyatörlerin dövüştüğü arenaları görmek ve 2000 yıl öncesinin gündelik hayatını hissetmek tam size göre! Ama dikkat edin, Vezüv Yanardağı hâlâ aktif, belki biraz fazla huzurlu olması şüpheli olabilir...
Eğer tarih ve keşif tutkunuysanız, Pompeii’nin kazı alanında dolaşırken, antik Romalıların günlük yaşamına dair ilginç detaylar keşfedeceksiniz. Duvar resimlerinden fresklere, Roma hamamlarından fırınlara kadar her şey neredeyse ilk günkü gibi korunmuş durumda. Hatta, bazı evlerin içinde hâlâ mozaik zeminler ve mutfak ocakları bulunuyor. Burada dolaşırken, "Acaba ben burada yaşasaydım, nasıl bir hayatım olurdu?" diye düşünmeden edemiyorsunuz.
Tabii ki, Pompeii’yi keşfettikten sonra yorgun düşeceksiniz. Konaklama önerileri mi lazım? Ekonomik bir seçenek arıyorsanız, Napoli’de uygun fiyatlı butik oteller veya hosteller bulabilirsiniz. Ancak "Ben tarih içinde bir lüks kaçamak yapayım" diyorsanız, Napoli Körfezi’ndeki deniz manzaralı oteller tam size göre. Özellikle Grand Hotel Vesuvio, Roma İmparatorluğu'na yaraşır bir konfor sunuyor.
Eğer Pompeii’yi ziyaret etmeyi planlıyorsanız, erken saatlerde gitmek en iyi tercih olacaktır. Çünkü turist kalabalıkları öğle saatlerinde artıyor ve sıcak hava volkanik taşların üzerinde ekstra bir buhar etkisi yaratıyor! Kendinizi kaybetmemek için bir rehber eşliğinde gezmek veya önceden araştırma yaparak Pompeii’nin en önemli noktalarını belirlemek faydalı olabilir. Burada kaybolmak fena olmaz ama zaman makinesini fazla ileriye sarıp akşamı yakalamamakta fayda var!
2 - Craco, İtalya: Tepenin Üzerindeki Gizem
Craco, İtalya'nın Basilicata bölgesinde, bir tepe üzerine kurulu terkedilmiş bir ortaçağ kasabası. 1963'te yaşanan büyük bir heyelan sonucu tamamen boşaltıldı ve o günden bu yana sessiz bir hayalet şehir olarak kaldı. Dar taş sokakları, çöküşe direnen kiliseleri ve terk edilmiş taş evleriyle tarih meraklıları ve macera severler için büyüleyici bir destinasyon. Özellikle fotoğrafçılar ve tarih tutkunları için tam anlamıyla bir görsel şölen sunuyor.
Buraya adım attığınızda, zamanın nasıl durduğunu hissedeceksiniz. Yıkık duvarlar arasında yankılanan rüzgârın sesi, size Orta Çağ'ın karanlık atmosferini yaşatacak. Sadece turistler değil, Hollywood da burayı keşfetti! "The Passion of the Christ", "Quantum of Solace" gibi birçok büyük prodüksiyon burada çekildi. Eğer bir film sahnesinde gibi hissetmek istiyorsanız, Craco'yu ziyaret etmek tam size göre. Ancak, zırhınızı ve kılıcınızı yanınıza almayı unutmayın!
Konaklama seçenekleri konusunda iki farklı alternatifiniz var. Eğer ekonomik bir gezi planlıyorsanız, Craco’ya en yakın büyük şehirlerden biri olan Matera’da butik oteller ve uygun fiyatlı pansiyonlar bulabilirsiniz. Ancak, "Ben ortaçağ ruhunu tam anlamıyla yaşamak istiyorum ve biraz lüks olsun" diyorsanız, Palazzo Margherita gibi lüks taş oteller tam size göre! Burada konaklayarak antik atmosferi hissedebilir, şarap tadımları ve gurme mutfak deneyimleri yaşayabilirsiniz.
Craco'ya ulaşım araba kiralayarak çok daha kolay hale gelir. Bölgeye en yakın büyük havaalanı Bari Karol Wojtyla Havalimanı olup, buradan yaklaşık 2 saatlik bir araba yolculuğu ile Craco’ya ulaşabilirsiniz. Eğer Macera dolu bir keşif yapmak istiyorsanız, erken saatlerde gidip gün batımına kadar burada kalmak en iyisidir. Çünkü gün batımında, Craco’nun taş yapıları altın sarısı bir renge bürünüyor ve adeta büyüleyici bir manzara oluşturuyor!
3 - Oradour sur Glane, Fransa: İkinci Dünya Savaşı'nın Hayalet Köyü
Oradour-sur-Glane, II. Dünya Savaşı'nın en trajik olaylarından birine tanıklık etmiş ve günümüze kadar dokunulmadan bırakılmış bir köydür. 10 Haziran 1944’te, Nazi SS birlikleri, buradaki 643 masum sivili acımasızca katletti. Kadınlar ve çocuklar kiliseye kapatılıp yakıldı, erkekler ise sokaklarda vuruldu. Fransız hükümeti, burayı bir savaş anıtı ve hafıza merkezi olarak koruma kararı aldı. Oradour-sur-Glane'yi ziyaret etmek, yalnızca bir gezi değil, aynı zamanda tarihle yüzleşmek anlamına geliyor.
Burası, zamanda donmuş bir hayalet şehir gibi. Yanmış arabalar, mermi izleriyle dolu duvarlar ve terkedilmiş binalar, o korkunç günün izlerini hala taşıyor. Köydeki her bir yapı, savaşın ve insanlığın karanlık yüzünün sessiz bir tanığı gibi duruyor. Buraya gelen ziyaretçiler, Le Centre de la Mémoire adlı müzeyi gezerek olayların detaylarını öğrenebilir ve savaşın dehşetini daha yakından hissedebilir.
Oradour-sur-Glane'ye nasıl gidilir? Köy, Limoges’e sadece 25 kilometre uzaklıkta. Paris’ten trenle Limoges’e geldikten sonra buraya araba kiralayarak veya otobüsle ulaşabilirsiniz. Ziyaret için en iyi zaman, ilkbahar ve sonbahar aylarıdır çünkü yaz aylarında sıcak hava geziyi biraz zorlaştırabilir.
Konaklama önerileri konusunda ise, ekonomik seçenekler için Limoges’te bulunan uygun fiyatlı oteller ve butik pansiyonlar iyi bir tercih olacaktır. Eğer lüks bir konaklama deneyimi arıyorsanız, Château de Nieuil gibi tarihi şatolar ve spa otelleri size eşsiz bir atmosfer sunabilir. Bu köyü ziyaret etmek, sadece bir turistik gezi değil, tarihe tanıklık etmek ve unutulmaması gereken bir ders almak anlamına geliyor.
4 - Poveglia, İtalya: Venedik'in Lanetli Adası
Venedik'in masalsı kanallarının yanı başında, gizem ve korku dolu hikayeleriyle ünlü bir ada bulunuyor: Poveglia Adası. Bu ada, 14. yüzyılda büyük bir veba salgını sırasında karantina bölgesi olarak kullanılmış ve binlerce hasta burada kaderine terk edilmiş. Yetmezmiş gibi, 19. yüzyılda bir zihinsel hastalıklar hastanesi inşa edilerek ada iyice karanlık bir geçmişe bürünmüş. Günümüzde, buraya gitmek resmen yasak ama macera sever gezginler özel turlar ile gizlice bu ürkütücü adaya ayak basabiliyor.
Eğer hayalet hikayeleri ve paranormal olaylara meraklıysanız, Poveglia tam size göre! Ziyaretçilerin anlattıklarına göre, gece saatlerinde tuhaf fısıltılar duyuluyor, hatta bazıları görünmeyen varlıklar tarafından itildiklerini bile iddia ediyor. Bu da yetmezmiş gibi, eski hastanenin harabeleri içinde gezerken, eski doktorların ruhlarının hâlâ burada dolaştığına dair hikayeler anlatılıyor. Cesaretiniz varsa, siz de bu mistik atmosferi hissetmek için adayı ziyaret etmeyi deneyebilirsiniz.
Poveglia'ya gitmek kolay değil çünkü resmi olarak turistlere açık değil. Ancak bazı cesur kaptanlar, Venedik’teki özel teknelerle gizli turlar düzenleyerek adaya ulaşmanızı sağlıyor. Eğer kaçamak bir keşif yapmak istiyorsanız, rehberli gizli turlara katılabilirsiniz. Ancak unutmayın, gece orada mahsur kalmak istemezsiniz!
Venedik’te konaklama seçeneklerine gelince, ekonomik bir konaklama arayanlar için şehirde butik oteller ve uygun fiyatlı pansiyonlar mevcut. Hostel Colombo ve Generator Venice, uygun fiyatlı ve şık konaklama seçenekleri sunuyor. Daha lüks bir deneyim arıyorsanız, Aman Venice Hotel veya Gritti Palace gibi tarihi dokusuyla büyüleyen oteller tam size göre. Sabahları kanallara karşı içeceğiniz kahve, yaşadığınız tüyler ürpertici macerayı biraz olsun unutturabilir.
5 - Trellech, Galler: Kayıp Kelt Şehri

Trellech, Galler
Bir zamanlar Galler'in en büyük Orta Çağ şehirlerinden biri olan Trellech, günümüzde keşfedilmeyi bekleyen gizemli bir arkeolojik alan. Tarihi kayıtlara göre, 13. yüzyılda burası ticaretin ve sanayinin önemli bir merkeziydi. Ancak zaman içinde savaşlar, ekonomik çöküş ve doğal afetler nedeniyle küçüldü ve neredeyse unutuldu. Bugün, arkeologlar ve tarih meraklıları, bu kayıp Kelt şehrinin izlerini sürmek için buraya akın ediyor.
Trellech'i ziyaret ettiğinizde, eski taş yapıları, kuyu sistemlerini ve kilise kalıntılarını keşfetme şansı bulacaksınız. En dikkat çekici keşiflerden biri "The Virtuous Well" (Erdemli Kuyu) olarak bilinen ve eski Keltler tarafından şifa veren bir su kaynağı olarak kabul edilen bir yapı. Rivayete göre, bu kuyunun suyu içildiğinde hastalıkları iyileştirdiği ve ruhani bir huzur verdiği söyleniyor. Kim bilir, belki de gerçekten denemeye değer!
Trellech'e ulaşım oldukça kolay. Cardiff’ten arabayla yaklaşık 1 saatlik mesafede bulunuyor ve günübirlik ziyaretler için ideal bir rota sunuyor. Eğer tam bir tarih yolculuğu yapmak istiyorsanız, bölgedeki arkeoloji turlarına katılarak uzman rehberlerden detaylı bilgiler alabilirsiniz. Özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında, doğanın büyüleyici renkleri arasında Trellech'i gezmek benzersiz bir deneyim sunar.
Konaklama seçenekleri konusunda ekonomik bir gezi planlayanlar, Monmouth veya Usk gibi kasabalarda uygun fiyatlı butik oteller ve konuk evleri bulabilir. Eğer daha lüks ve konforlu bir deneyim arıyorsanız, Celtic Manor Resort gibi oteller şık spa olanakları ve tarihi dokusuyla mükemmel bir seçenek olabilir. Sabahları yemyeşil Galler kırsalına karşı içeceğiniz çay, sizi tamamen farklı bir dünyada hissettirebilir!
6 - Ani, Türkiye: Doğu'nun Efes'i

Ani, Türkiye
Türkiye’nin doğusunda, Ermenistan sınırına yakın bir noktada yer alan Ani Antik Kenti, zamanında 100.000’den fazla insana ev sahipliği yapmış, güçlü bir ticaret merkeziydi. Orta Çağ'ın en büyük şehirlerinden biri olan Ani, döneminde İpek Yolu'nun önemli bir durağıydı ve Büyük Ermeni Krallığı’nın başkentiydi. Ancak, savaşlar, depremler ve terk edilme nedeniyle zamanla unutuldu ve bugün sessizce zamana direnen büyüleyici bir harabe olarak ziyaretçilerini bekliyor.
Ani'ye girdiğinizde, muazzam surlar ve görkemli taş işçiliğiyle inşa edilmiş yapılar sizi karşılıyor. Katedral, Aziz Gregor Kilisesi, Selçuklu Camisi ve Zerdüşt Tapınağı gibi yapılar, Ani'nin çok kültürlü geçmişini yansıtan eşsiz mimari eserler arasında yer alıyor. Burada yürürken, binlerce yıl öncesine bir zaman yolculuğu yapıyormuş gibi hissetmek kaçınılmaz. Hatta, kış aylarında karla kaplanmış Ani, ziyaretçilerine masalsı bir atmosfer sunuyor. 📸
Ani'ye nasıl gidilir? Kars’a bağlı olan Ani Harabeleri’ne Kars şehir merkezinden yaklaşık 45 dakikalık bir araba yolculuğu ile ulaşabilirsiniz. Kars Havalimanı’na iniş yaptıktan sonra, araç kiralayarak ya da rehberli turlarla bu tarihi mirası keşfedebilirsiniz. Eğer özgür bir keşif yapmak istiyorsanız, sabah erken saatlerde gitmek hem kalabalıklardan kaçınmak hem de gün ışığında muhteşem fotoğraflar çekmek için en ideal zaman olacaktır.
Konaklama seçenekleri konusunda ise, ekonomik bir seyahat planlıyorsanız, Kars şehir merkezindeki butik oteller ve konuk evleri oldukça uygun bir seçenek sunuyor. Özellikle Kars Konak Hotel ve Cheltikov Hotel, tarihi dokusuyla dikkat çekiyor. Daha lüks bir deneyim arıyorsanız, Katerina Sarayı Butik Otel gibi Rus mimarisiyle bezenmiş oteller, Ani’nin tarihi atmosferini tamamlayacak harika bir deneyim sunuyor. Akşam yemeği için Kars mutfağının ünlü lezzetlerinden kaz eti ve gravyer peyniriyle hazırlanmış yöresel tatları denemeden dönmeyin!
7 - Portmeirion, Galler: Bir İtalyan Köyü İllüzyonu
Galler'in kuzey kıyılarında, bir masal diyarına adım atmış gibi hissedeceğiniz eşsiz bir yer var: Portmeirion. İlk bakışta sanki Toskana’dan kopup gelmiş bir İtalyan kasabası gibi görünen bu köy, aslında 20. yüzyılın başlarında mimar Sir Clough Williams-Ellis tarafından tasarlanmış bir sanat eseri. Renkli binaları, şirin meydanları ve muhteşem deniz manzarası ile burası, Galler’de beklenmedik bir Akdeniz rüyası sunuyor.
Portmeirion, sadece göz alıcı mimarisiyle değil, sanat ve pop kültüründeki yeriyle de ünlü. 1960’ların kült dizisi "The Prisoner" burada çekilmiş ve o zamandan beri mistik atmosferiyle ziyaretçileri kendine çekmeye devam ediyor. Eğer fotoğraf çekmeyi seviyorsanız, pastel tonlardaki binalar ve çiçeklerle süslenmiş avlular tam bir görsel şölen sunuyor. Ama dikkat edin! Burası her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor, bu yüzden erken saatlerde giderek Portmeirion’un sakin ve büyüleyici atmosferini tam anlamıyla yaşayabilirsiniz.
Peki, burada konaklamak mümkün mü? Evet! Eğer lüks bir kaçamak yapmak istiyorsanız, köyün içinde yer alan Portmeirion Hotel tam size göre. Deniz manzaralı odaları, gurme restoranları ve spa olanaklarıyla burada konaklamak, İtalya'ya gitmeden bir İtalyan kasabasında tatil yapmış hissi verebilir. Daha ekonomik bir alternatif arayanlar için ise, yakındaki Porthmadog kasabasında uygun fiyatlı konaklama seçenekleri bulunuyor. Geleneksel Galli kahvaltısını kaçırmayın, çünkü buraya gelmişken sadece atmosferi değil, mutfağını da deneyimlemelisiniz!
Portmeirion’a ulaşım arabayla oldukça kolay, Cardiff’ten yaklaşık 4 saatlik bir yolculukla ulaşabilirsiniz. Ayrıca Birmingham ve Manchester’dan trenle Porthmadog’a gelip, oradan otobüsle köye varabilirsiniz. En iyi ziyaret zamanı ilkbahar ve yaz aylarıdır, çünkü bu dönemde bahçeler çiçek açıyor ve renkli binaların büyüleyici görüntüsü daha da ön plana çıkıyor. Eğer farklı bir seyahat deneyimi yaşamak istiyorsanız, Portmeirion tam size göre!
8 - Belchite, İspanya: İç Savaşın İzleri

Belchite, İspanya
İspanya'nın Zaragoza bölgesinde bulunan Belchite, İspanya İç Savaşı’nın en kanlı çatışmalarından birine sahne olmuş ve bugün sessiz bir savaş anıtı olarak ayakta kalmaya devam eden bir kasabadır. 1937 yılında gerçekleşen ağır bombardıman ve sokak çatışmaları sonucunda harabeye dönen Belchite, savaş sonrası yeniden inşa edilmek yerine olduğu gibi bırakılmış, böylece tarihsel bir hatıra olarak kalmıştır.
Kasabada dolaşırken, yıkılmış kiliseler, delik deşik olmuş duvarlar ve mermi izleriyle dolu sokaklar, savaşın acımasız izlerini gözler önüne seriyor. En dikkat çekici yapılardan biri San Martin Katedrali, savaşın şiddetini hala anlatan bir hayalet gibi yükseliyor. Belchite’yi ziyaret edenler, gece saatlerinde ürkütücü bir sessizliğin çöktüğünü ve bazen rüzgarın arasında fısıltılar duyduklarını iddia ediyorlar. Belki de geçmişin sesleri hala yankılanıyordur, kim bilir?
Belchite'ye nasıl gidilir? Kasaba, Zaragoza’ya yaklaşık 50 kilometre uzaklıkta ve buraya ulaşmanın en kolay yolu araba kiralamak ya da Zaragoza’dan kalkan rehberli turlara katılmak. Eğer tarih ve savaş hikayelerine meraklıysanız, rehberli turlar özellikle tavsiye edilir, çünkü burada anlatılan hikayeler, savaşın gerçek yüzünü anlamanıza yardımcı olacaktır.
Konaklama konusunda ise, ekonomik bir tercih yapmak isteyenler için Zaragoza’da birçok butik otel ve uygun fiyatlı konuk evleri mevcut. Eğer savaş atmosferinden biraz sıyrılıp daha lüks ve konforlu bir konaklama deneyimi yaşamak isterseniz, Hotel Reina Petronila gibi yüksek standartlı oteller konaklama için harika bir seçenek olabilir. Kasaba gezisinin ardından, Zaragoza’nın ünlü tapas barlarında İspanyol mutfağının tadını çıkarmayı unutmayın!
9 - Kayaköy, Türkiye: Bir Zamanlar Rum Köyü
Kayaköy, Muğla'nın Fethiye ilçesinde yer alan ve bir zamanlar canlı bir Rum yerleşimi olan, ancak 1923 yılındaki nüfus mübadelesi sonrası terk edilmiş bir köydür. Eski adıyla "Levissi" olarak bilinen bu köy, Osmanlı ve Rum kültürlerinin iç içe geçtiği bir tarih hazinesi olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Bugün Kayaköy’ü ziyaret ettiğinizde, taş sokaklarda yankılanan sessizlik ve doğanın kalıntıları nasıl yavaş yavaş geri aldığını görmek, insana hem hüzünlü hem de etkileyici bir his veriyor.
Köyün en dikkat çekici yapıları iki büyük kilise (Taksiyarhis ve Panagia Pirgiotissa), şapel kalıntıları ve 500'den fazla taş evden oluşan terk edilmiş mahallelerdir. Bu evlerin pencere ve kapılarının olmayışı, kasabanın zamanın içinde donmuş gibi görünmesini sağlıyor. Burada yürürken, bir zamanlar bu evlerin içinde yemek kokularının yayıldığını, sokaklarında çocuk seslerinin yankılandığını hayal etmek mümkün.
Kayaköy’ü ziyaret etmek isteyenler için konaklama seçenekleri oldukça geniştir. Eğer ekonomik bir tatil planlıyorsanız, Fethiye ve Ölüdeniz çevresinde butik oteller ve pansiyonlar oldukça uygun fiyatlarla konaklama imkanı sunar. Ancak lüks ve otantik bir deneyim arıyorsanız, Kayaköy'ün restore edilmiş taş evlerinde hizmet veren lüks butik otellerde konaklamak unutulmaz bir deneyim olabilir. Kayaköy Boutique Hotel ve Avalon Steppes Glamping gibi oteller, doğayla iç içe, huzurlu bir tatil yapmak isteyenler için harika seçenekler sunuyor.
Kayaköy’e ulaşım oldukça kolaydır. Dalaman Havalimanı’ndan yaklaşık 1 saatlik bir yolculukla buraya varabilirsiniz. Fethiye merkezinden ise dolmuşlarla veya özel araçla kısa sürede ulaşım sağlanabilir. En iyi ziyaret zamanı ise bahar ve sonbahar aylarıdır, çünkü yaz aylarında sıcaklık oldukça yüksek olabilir. Eğer buraya geldiyseniz, gün batımını izlemek için Kayaköy’den Ölüdeniz’e uzanan doğa yürüyüşünü de mutlaka deneyimlemelisiniz!
10 - Döllersheim, Avusturya: Hitler’in Lanetli Köyü

Döllersheim, Avusturya
Döllersheim, Avusturya’nın kuzeyinde, Viyana’ya yaklaşık 120 kilometre uzaklıkta bulunan ve II. Dünya Savaşı’nın gölgesinde unutulmuş bir köydür. Adolf Hitler’in annesi Klara Hitler’in doğduğu yer olması nedeniyle, bu köy Nazi Almanyası’nın dikkatini çekmiş ve savaş öncesinde Hitler’in kişisel emriyle tamamen boşaltılmıştır. 1938 yılında köy halkı zorla tahliye edilmiş ve bölge askeri tatbikat alanına dönüştürülmüştür. Bugün, Döllersheim sessiz harabeleri ve geçmişin ürkütücü yankılarıyla ziyaretçilerini karşılayan bir hayalet köy gibidir.
Buraya geldiğinizde, yıkılmış taş evler, harap kiliseler ve zamanın acımasız izlerini taşıyan terk edilmiş mezarlıklarla karşılaşacaksınız. Köyün en dikkat çekici noktalarından biri St. Martin Kilisesi’dir. Savaşın izlerini taşıyan bu kilise, Hitler’in annesinin vaftiz edildiği yer olarak biliniyor. Tarih severler için Naziler döneminde kasabanın nasıl yok edildiğini belgeleyen yazıtlar ve bilgilendirme panoları, Döllersheim’in geçmişini daha iyi anlamaya yardımcı oluyor.
Döllersheim’e nasıl gidilir? Köy, Viyana’dan yaklaşık 2 saatlik bir araba yolculuğuyla ulaşılabilecek mesafededir. Eğer tarihi yerleri keşfetmeyi seviyorsanız, buraya gelirken yol üzerindeki Zwettl kasabasını da ziyaret edebilir ve ünlü Zwettl Manastırı’nda mola verebilirsiniz. Ancak, Döllersheim’in askeri bölge içinde yer aldığını ve bazı alanlara girişin yasak olduğunu unutmamak gerekir.
Konaklama seçenekleri açısından, köyde veya çevresinde herhangi bir otel bulunmamaktadır. Ancak, yakınlardaki Zwettl ve Krems şehirlerinde hem uygun fiyatlı butik oteller hem de lüks spa otelleri mevcuttur. Eğer ekonomik bir seçenek arıyorsanız, Zwettl’deki küçük konukevleri idealdir. Ancak "Ben tarih dolu bir günü konforla tamamlamak istiyorum" diyorsanız, Steigenberger Hotel & Spa Krems gibi lüks otellerde kalabilir, Wachau Vadisi’nin ünlü şaraplarını deneyebilirsiniz.
Neden Bu Yerleri Ziyaret Etmelisiniz?
Avrupa'nın unutulmuş şehirleri, sadece tarih meraklıları için değil, fotoğrafçılardan macera arayışındaki gezginlere kadar herkese hitap eden eşsiz destinasyonlardır. Eğer arkeolojik keşiflerden hoşlanıyorsanız, Pompeii ve Ani gibi antik kentler geçmişi tüm ihtişamıyla hissettiren büyüleyici noktalar sunar. Eğer hayalet şehirler ve terk edilmiş yerlerin mistik atmosferi sizi cezbediyorsa, Craco, Belchite ve Oradour-sur-Glane, sessiz tanıklıklarıyla tarihin karanlık yüzünü hissettiren yerlerdir.
Peki, hangi yeri seçmelisiniz? Eğer sanatsal ve mimari detayları keşfetmek istiyorsanız, Portmeirion sizi Galler’de bir İtalyan kasabasında gibi hissettirecek. Doğa ile iç içe tarihi bir deneyim arıyorsanız, Kayaköy veya Trellech gibi destinasyonlar size doğanın zamanla tarih üzerindeki etkisini gösterecek. Eğer paranormal hikayelere meraklıysanız, Poveglia Adası sizi ürkütücü ama büyüleyici bir yolculuğa çıkarabilir.
Hangi şehri ziyaret etmeye karar verirseniz verin, saygıyla keşfetmek ve geçmişin izlerini anlamak önemli. Unutmayın, bu yerler bir zamanlar sevgiyle inşa edilen, yaşamın sürdüğü, hayallerin kurulduğu kasabalardı. Şimdi size düşen, bu kayıp hikayeleri tekrar gün yüzüne çıkarmak!
Henüz yorum yapılmamış.