Gerberoy: Fransa’nın Güllerle Bezenmiş Masalsı Köyü

Gerberoy: Fransa’nın Güllerle Bezenmiş Masalsı Köyü


Fransa’nın kuzeyinde saklı kalmış bir cennet: Gerberoy. Bu yazıda çiçeklerle dolu sokaklarında kaybolacak, sessizliğin ve huzurun içinde unutulmaz bir deneyime çıkacaksınız. Ne yenir, nerede kalınır, ne hissedilir — hepsi bu rehberde!

Paris'in o bildik koşturmacasından sıyrılıp kuzeye, Picardie bölgesinin kalbine doğru yol alırken, ruhumda bir hafifleme hissettim. Navigasyonun son kilometrelerde işaret ettiği daracık yollar, sanki modern dünyadan kopup başka bir boyuta geçişin habercisiydi. Derken bir virajı döndüm ve gözümün önünde belirdi: Gerberoy. Arabayı köyün hemen dışına bırakıp taş döşeli yokuşa ilk adımımı attığımda, zamanın burada başka bir ritimle attığını hissettim.. Havada belli belirsiz bir gül kokusu vardı – mevsimi olmasa bile, sanki köyün ruhuna sinmişti bu koku. Sanki bir masal kitabının kapağını aralamış gibiydim; her köşe başında yarı ahşap, çiçeklerle bezeli evler bana göz kırpıyordu. Burası, insanın iç sesini dinleyebileceği, dünyanın gürültüsünden arınabileceği bir sığınaktı adeta.

Gerberoy, Fransa

Gerberoy, Fransa

İlk hissettiğim şey, huzurun elle tutulur haliydi. Şehrin kakofonisi yerini kuş cıvıltılarına, rüzgarda hışırdayan yapraklara ve kendi adımlarımın taş zemindeki tok sesine bırakmıştı. Gerberoy, "Fransa'nın En Güzel Köyleri" (Les Plus Beaux Villages de France) listesindeki yerini sonuna kadar hak ediyordu; ama bu sadece estetik bir güzellik değildi. Buranın ruhu vardı; yaşanmışlıkların, sakinliğin ve doğanın iç içe geçtiği, nadir bulunan bir ruh. Bu ilk anlarda anladım ki, Gerberoy bir gezi durağı değil, kalbe dokunan bir deneyim olacaktı. Avrupa rotaları içinde saklı kalmış bu mücevheri keşfetmek, ruhumu besleyen bir yolculuğun başlangıcıydı.

Kaybolmanın En Güzel Hali: Köyün Kalbinde Adımlar

Gerberoy'da yapılacak en güzel şey, belki de hiçbir şey yapmamaktır. Yani, planlı programlı bir "yapılacaklar listesi" kovalamak yerine, kendini sokakların akışına bırakmaktır. Bu köy, sizi telaşsızlığa davet eder; burada zaman bir rehber değil, bir dosttur. Daracık arnavut kaldırımlı yollar, sizi nereye çıkaracağını bilmediğiniz bir keşfe çağırır. Bu sokaklar, klasik bir rotanın değil, içsel bir yolculuğun parçasıdır.

Her adımda başka bir güzellikle karşılaşırsınız: pencerelerden sarkan sardunyalar, kapı önlerine özenle yerleştirilmiş eski teneke suluklar, taş duvarlara sarılmış mis kokulu güller (evet, her yerde güller!). Bazı evlerin önünde minik tabelalar vardır: "Atelier de poterie" ya da "Artisan local" gibi, köyün ruhunu taşıyan küçük atölyeler... Dilerseniz içeri girip yerel bir sanatçının eserlerine göz atabilirsiniz.

Köy o kadar küçük ki, kaybolmak imkânsız gibi görünse de, insan kendini detaylarda kaybediyor. Bir çatı arasından sarkan kurutulmuş lavantalar, pencere kenarında uyuklayan bir kedi, ahşap bir kapının üzerindeki yıllanmış demir tokmak... Bunlar fotoğraf değil, his bırakır. Bir an için hangi yüzyılda olduğunuzu unutuyorsunuz. Acaba şövalyeler mi geçecek şu köşeden, yoksa birazdan fırından taze baget kokusu mu gelecek? İşte bu belirsizlik hissi, bu şehirden uzak deneyimi eşsiz kılıyor.

Eğer yanınıza küçük bir rehber kitap aldıysanız, birkaç adımdan sonra fark edeceksiniz ki, o da gereksizleşiyor. Gerberoy, kendini size kendi diliyle anlatıyor. Ünlü ressam Henri Le Sidaner'in izlerini taşıyan bahçeleri ziyaret etmek, onun bu köye neden âşık olduğunu anlamanıza yardımcı oluyor. Renkler, ışık oyunları ve o eşsiz sakinlik... Özellikle akşam saatlerinde ışığın taş cepheler üzerinde oluşturduğu yansımalar, adeta bir tabloya dönüşüyor. Bahçelerdeki gölgeler, yürürken yanınızda size eşlik ediyor gibi. Sanki bir tuvalin içindeymişsiniz gibi — ama fırça sizde.

Gerberoy yürüyüş rotası arayanlar için: köyün çevresinde yaklaşık 2-3 km'lik kısa doğa patikaları da bulunuyor. Özellikle ilkbahar ve sonbaharda bu yollar rengarenk manzaralar sunuyor. Dilerseniz bir piknik sepetiyle bu patikalardan birine uzanabilir, kuş sesleri ve uzaktaki çan kulesinin yankısıyla doğayla baş başa kalabilirsiniz.

İşte Gerberoy'da yürümek böyle bir şeydir: bir yeri değil, kendinizi keşfetmektir. Yolun sizi nereye çıkardığı değil, nasıl hissettirdiğidir önemli olan. Ve bu köy, her adımda size bir şeyler fısıldar. Dinlemeye hazır olun.

Sessiz Merhabalar ve Gülümseyen Yüzler

Gerberoy'da kalabalıklar yok. Tur otobüslerinin gürültüsü, selfie çubuğu savaşları ya da sıraya dizilmiş hediyelik eşya dükkanları bu köyün doğasında yok. Onun yerine, sessiz bir tebessüm, nazik bir selam ve birbirine saygı gösteren insanlar var. Karşılaştığınız insanlar ya sizin gibi bu huzuru aramaya gelmiş doğa ve tarih dostu gezginler ya da bu masalsı köyün yıllardır değişmeyen sakinleri. Sabahları evinin önünde gül sulayan yaşlı bir teyze, pencereyi aralayıp merakla dışarı bakan bir amca, ya da bisikletiyle meyve getiren bir çocuk... Gerberoy'da selamlaşmalar kısa ama içten, sohbetler kısa ama anlamlı.

Bu köyde iletişim, kelimelere ihtiyaç duymayan bir zarafetle kurulur. İnsanlar göz temasıyla anlaşır, acele etmeden yaşar. Sanki herkes zamanın farkında ama onunla yarışma gibi bir niyetleri yok. Bir dükkân sahibinin içten gülümsemesi, kahve molasında yan masadaki bir Fransız çiftin nazikçe "bonjour" deyişi... Bunlar, Gerberoy'un ruhunu oluşturan küçük ama etkili detaylar.

Köyün küçük meydanındaki banklardan birine oturup sadece çevreyi izlemek bile başlı başına bir deneyimdir. Çocukların kahkahaları sokaklara yayılır, uzaktan gelen bir traktör sesi ya da fırından yayılan hamur kokusu duyulur. Bu sesler, modern dünyanın karmaşasından uzak, doğallığın ve yavaş yaşamın bir yansımasıdır.

Köyde küçük bir sanat galerisinde ressamla sohbet ederken, onun neden büyük şehirleri terk edip buraya yerleştiğini anlamak çok zor değil. "Burada insanlar daha çok dinliyor," diyor. "Hem birbirini hem doğayı." Bu söz, Gerberoy'un yaşam felsefesini özetliyor adeta.

Burada zamanın ağır akışı insanlara sabır ve farkındalık kazandırmış. Gün doğumu ile uyanıp, gün batımıyla durulan bir yaşam anlayışı var. Kimse bir yere yetişmek zorunda değil; her şey olması gerektiği anda ve olması gerektiği kadar yaşanıyor. Bu ritim, sizi içine alıyor ve kendinizi istemsizce o huzurlu akışa bırakıyorsunuz.

Gerberoy'da geçirilen bir gün, insanın iç sesine yeniden kulak vermesine, sakinliğin ve nezaketin hâlâ var olduğunu hatırlamasına neden oluyor. Bu basit ama derin etkileşimler, Gerberoy'u daha da özel kılıyor ve onu sadece güzel bir köy değil, ruhu olan bir yer hâline getiriyor.

Taşın, Ahşabın ve Çiçeklerin Dansı: Sokaklarda Detay Avı

Taşın, Ahşabın ve Çiçeklerin Dansı: Sokaklarda Detay Avı

Taşın, Ahşabın ve Çiçeklerin Dansı: Sokaklarda Detay Avı

Gözlerinizi dört açın, çünkü Gerberoy'un büyüsü detaylarda gizli. Yarı ahşap evlerin (colombages) geometrik desenleri, zamanın yonttuğu taş duvarlar, rengarenk boyanmış panjurlar... Her biri ayrı bir fotoğraf karesi, ayrı bir hikâye anlatıyor. Bu evlerin çoğu 17. ve 18. yüzyıldan kalma, restore edilmiş olsa da tarih kokusunu koruyor. Sanki taşlar bile size bir şeyler anlatmak ister gibi.

Bazı kapıların üzerindeki eski tabelalar sizi geçmişe götürür: "École 1894", "Boulangerie de campagne" gibi yazılar, köyün zamanla nasıl yaşadığını ve değiştiğini fısıldar. Pencerelerdeki el işi dantel perdeler, dışarıyı izleyen bir geçmiş zaman tanığı gibi. Evlerin cephelerine tırmanan sarmaşıklar ve tabii ki güller... Haziran’daki Gül Festivali dışında bile köy, her daim çiçeklerin sessiz şölenine sahne. Çoğu evin kapısının yanına bırakılmış küçük çiçek saksıları, baharın her zaman burada olduğunu düşündürür.

Sokaklarda yürürken sadece görmezsiniz, hissedersiniz. Ayaklarınızın altındaki taşların çıkardığı tok sesi, adımlarınızın yankısı olur. Elinizi bir duvara dokundurduğunuzda, sanki yüzyıllar öncesine uzanan bir sıcaklık hissedersiniz. Eski bir kapı tokmağını tutarken hayal edersiniz: acaba kimler geçmişti bu kapıdan, ne hikâyeler yaşanmıştı bu evin içinde?

Sokak lambalarının gölgeleriyle uzayan çizgiler, günün farklı saatlerinde farklı kompozisyonlar sunar. Sabah güneşi panjurlardan sızarken, akşam ışığında ahşap kirişler altın gibi parlar. Her sokak bir sanat eseri gibidir; ama bu eser zamanla yapılmış, doğayla ve insan eliyle birlikte şekillenmiştir.

Gerberoy sokakları, sadece yürüyüp geçilecek yollar değil, her adımda keşfedilecek birer küçük müzedir. Kimi zaman köşede minik bir kuş evi görürsünüz, kimi zaman sokağa bırakılmış bir ahşap bankta otururken bir kedinin yanınıza sokuluşunu fark edersiniz. Bu detaylar, Gerberoy'un sadece güzel değil, yaşayan bir köy olduğunu gösterir.

Fotoğrafçılar için adeta bir açık hava stüdyosu olan bu sokaklar, amatör veya profesyonel fark etmeksizin herkesi büyüler. Işığın dansı, renklerin uyumu ve doğal dokunun içtenliği, görsel hafızanızda silinmez yer eder.

Burası, hızlıca geçip gidilecek bir yer değil; yavaşlayıp, her bir detayı içine sindirmeniz gereken bir yer. Gerberoy'da detaylara zaman ayırdıkça, köy size daha fazla sır verir. Bu sırlar ise sadece gözle değil, kalple görülür.

Işığın Oyunu ve Doğanın Kucağı

Gerberoy, doğayla mimarinin kusursuz uyumunu sergileyen nadir köylerden biri. Picardie bölgesinin yumuşak kıvrımlı tepeleri arasında konumlanan bu küçük köy, dört bir yanını saran yeşillikler sayesinde yılın her döneminde farklı bir görsel şölen sunuyor. Özellikle sabah sisinin vadilerden süzüldüğü anlar, köyü adeta bir tabloya dönüştürüyor. Manzara fotoğrafçılığına ilgi duyanlar için bu erken saatler kaçırılmaması gereken altın saatler.

Günün ilerleyen saatlerinde ışık, tarihi taş duvarların ve çiçekli cephelerin üzerinde dans eder. Özellikle yaz aylarında, gün batımına yaklaşırken oluşan yumuşak ışık köyü pastel renklere boyar. Bu anlarda yürüyüş yapmak, sadece fiziksel değil, zihinsel bir arınmaya da dönüşür. Işık, dar sokaklara vurdukça her köşe başka bir anlam kazanır. Fotoğraf makineleri hazırda olmalı; çünkü gölgelerle aydınlığın yarattığı bu kontrast Gerberoy'un büyüsünü anlatmanın en iyi yollarından biridir.

Köyün merkezine yakın konumlanan Le Sidaner Bahçeleri, doğayla insan elinin buluştuğu en zarif örneklerden biri. Ressam Henri Le Sidaner'in vizyonuyla şekillenen bu teraslı bahçeler, mevsimlik çiçeklerin arasında gezinirken bir sanatçının gözünden doğayı deneyimleme fırsatı sunar. Sessizliği yalnızca rüzgarda sallanan yaprakların sesi bozar. Burada oturup sadece gökyüzünü izlemek bile, şehir hayatının yorgunluğunu üzerinizden siler. Gerberoy'un doğayla iç içe olması, onu sadece görsel değil, ruhsal bir sığınak hâline getiriyor.

Ruhun Dinlendiği Anlar: Sessizlik ve Huzur

Modern hayatın en büyük lükslerinden biri belki de gerçek sessizlik. Ve Gerberoy, bu lüksü sadece sunmakla kalmaz; onun kıymetini yeniden anlamamızı sağlar. Elbette burası tamamen sessiz bir çerçeveye bürünmüş değil; ama duyulan sesler öyle doğal, öyle ritmik ki, insanın zihnini değil, kalbini meşgul eder. Kuş cıvıltıları, rüzgarın ağaç yapraklarında çıkardığı hışırtı, uzaktan gelen bir horoz sesi ya da bahçede çalışan birinin tırmık tıkırtısı... Bunlar, Gerberoy’un gerçek müziğidir.

Bir taş banka oturup çevreyi izlediğinizde, zamanın nasıl yavaşladığını değil, nasıl olması gerektiği gibi aktığını fark edersiniz. Telefonunuzu bir kenara bırakıp, sadece bulunduğunuz anın farkına vardığınız o birkaç dakika bile yeterlidir. Bir kafede sıcak kahvenizi yudumlarken sadece camdan dışarı bakmak; belki bir çocuk, belki bir kedi, belki bir gül... Her biri ayrı bir durak olur zihninizde. Gerberoy, farkında olmadan meditasyona sürükleyen bir köydür.

Zihniniz sessizleştiğinde, farkındalığınız keskinleşir. Düşünceleriniz hızla akıp gitmek yerine berraklaşır. Kimileri için bu sadece bir köy olabilir; ama iç huzurunu arayanlar için Gerberoy, bir tür manevi sığınaktır. Bu yüzden burada geçirilen zaman, sadece bir tatil değil, küçük bir ruhsal yenilenmedir. Ve belki de bu yüzden buradan ayrılırken daha hafif, daha duru hissedersiniz kendinizi. Çünkü Gerberoy, sadece huzur sunmaz; size kendi huzurunuzu hatırlatır.

Bir Dilim Mutluluk: Elmalı Tart ve Sıcak Çikolata Anısı

Gerberoy'da ne yenir? Bu sorunun cevabı gösterişli tabaklarda ya da Michelin yıldızlı restoranlarda değil; köyün ruhunu yansıtan, küçük ama özenli tatlarda gizli. Gerberoy, sadeliğin zarafetini tabaklara yansıtan bir mutfağa sahip. Lüks restoranlar beklemeyin; burası daha çok yerel halkın işlettiği küçük kafeler, minik pastaneler ve köy mutfağının kokusunu içinde taşıyan birkaç salaş ama samimi mekânla dolu.

Benim en keyifli anılarımdan biri, serin bir öğleden sonra köyün girişindeki küçük bir salon de thé’de yediğim el yapımı elmalı tart ile başladı. Üzeri incecik kızarmış, hafif tarçın kokulu ve tereyağlı hamuruyla tam anlamıyla ev yapımıydı. Yanında getirilen koyu kıvamlı sıcak çikolata ise âdeta iç ısıtan bir dost gibiydi. Dışarıda yapraklar hışırdıyor, içeride odun sobasından gelen çıtırtılar fonda çalıyordu. Bu basit ikili, tüm yolculuğumun en içten molalarından biri oldu.

Eğer tatlıdan hoşlanmıyorsanız endişelenmeyin. Gerberoy’un yerel mutfağı sadece tatlılardan ibaret değil. Bazı kafelerde yöresel peynir tabakları, köy ekmeği eşliğinde sunulan mevsimsel çorbalar ya da odun fırınında pişmiş rustik quiche çeşitleri de bulunuyor. Özellikle mevsimine göre hazırlanan ev yapımı marmelatlar ve keçi peyniri çeşitleri, hem damakta iz bırakıyor hem de bölgenin otantik tatlarını tanıma fırsatı sunuyor. Tüm bu lezzetler, "Gerberoy'da nerede ne yenir?" diye soran gezginler için unutulmaz anılara dönüşüyor.

Bu küçük lezzet durakları, sadece karnınızı doyurmaz; aynı zamanda sizi köyün yavaş ritmine dahil eder. Menülerin Fransızca oluşu gözünüzü korkutmasın; mekan sahipleri genellikle çok yardımsever ve önerdikleri şeyler genellikle pişman etmez. Yavaş yemek, sohbet etmek, o ana ait olmak... Gerberoy’da bu bir yemek kültürü değil, yaşam biçimi.

Zamanda Asılı Kalmak: Konaklama Deneyimi İpuçları

Gerberoy'da nerede kalınır? sorusu, bu köye adım atan herkesin aklına düşen ilk sorulardan biri olabilir. Çünkü burası öyle bir yer ki, sadece gezip görmekle yetinmek istemezsiniz. Bu atmosferi yaşamak, sabah gözlerinizi taş duvarlara karşı açmak, kahvaltınızı güllerin arasında etmek istersiniz. Ancak bu romantik hayali gerçekleştirmek için önceden plan yapmak şart. Gerberoy oldukça küçük bir köy ve konaklama seçenekleri sınırlı. Büyük otel zincirleri yerine, burada sizi bekleyen şey samimi ve kişisel deneyimler sunan küçük Chambres d'hôtes (oda ve kahvaltı) işletmeleri.

Bazı ev sahipleri, evlerinin bir kısmını restore ederek misafirler için kullanıma sunmuş. Genellikle tarihi dokuyu koruyan bu mekanlarda, sabah kahvaltısında ev yapımı reçeller, taze köy ekmeği, keçi peyniri gibi yerel tatlarla güne başlamak mümkün. Odalar sade ama karakter dolu; çoğunda taş duvarlar, ahşap kirişler ve çiçekli perdeler dikkat çeker. Eğer şanslıysanız, pencereden açılan manzara sizi doğrudan bir gül bahçesine bakarken yakalayabilir.

Eğer köyün içinde yer bulamazsanız, üzülmeyin. Gerberoy’a arabayla sadece 20 dakika mesafedeki Beauvais ve çevresindeki diğer kasabalarda birçok alternatif konaklama bulunuyor. Bu bölgede otellerin yanı sıra çiftlik evleri, kır evleri ve doğa içinde bungalovlar da tercih edilebilir. Böylece sabah erken saatlerde köye ulaşıp, kalabalık olmadan Gerberoy’un tadını çıkarabilirsiniz. Bu tür esnek konaklama seçenekleri, özellikle Avrupa rotaları üzerinde olan gezginler için büyük avantaj sağlar.

Konaklama önerisi: "Le Jardin des Ifs" hem bahçesiyle hem de restoranıyla ön plana çıkan tarihi bir mekân. Rezervasyon için haftalar öncesinden yer ayırtmakta fayda var. Ayrıca bazı yerel sitelerde veya Airbnb üzerinden köy içinde konaklama ilanlarına ulaşmak mümkün. Gecelik fiyatlar sezona göre değişse de, genel olarak diğer turistik bölgelere kıyasla oldukça makul düzeydedir.

Gerberoy’da konaklamak, sadece bir gece geçirmek değil; köyün ritmine karışmak, sabah çan sesiyle uyanmak ve yıldızlarla baş başa bir akşam geçirmek demek. Bu nedenle Gerberoy’u günübirlik değil, en az bir geceyle taçlandırmanızı şiddetle öneririm. Eğer doğrudan köyün içinde kalmak istiyorsanız, özellikle sezonunda veya hafta sonları, çok önceden rezervasyon yapmanız şart. Bu samimi konaklama deneyimi, köyün atmosferini tam anlamıyla yaşamanızı sağlar. Ancak yer bulamazsanız üzülmeyin; çevredeki daha büyük kasabalarda (örneğin Beauvais) pek çok otel seçeneği mevcut ve Gerberoy'a günübirlik bir gezi yapmak da oldukça kolay. Yakınlarda konaklayıp, sabah erken saatlerde veya akşamüstü sakinliğinde köyü ziyaret etmek de harika bir alternatif olabilir. Bu, Avrupa rotaları planlarken esnek olmanızı sağlar.

Veda Vakti: Gün Batımında Renkler ve İçimde Kalan His

Güneş yavaşça alçalırken, Gerberoy'un taş duvarları ve çiçekleri sanki doğanın paletinden seçilmiş en sıcak tonlara bürünüyordu. Altın sarısı, pastel pembe ve turuncunun binbir tonu köyü adeta bir tabloya çevirmişti. Gökyüzü, yavaşça üzerimize kapanan şeffaf bir örtü gibiydi; gün bitiyor, ama iz bırakarak bitiyordu. Bu an, fotoğraf makinesinden çok hafızaya kazınacak bir andı. Çünkü burada gün batımı, yalnızca bir doğa olayı değil; bir duygunun kapanış perdesiydi.

Ayrılık vakti yaklaşıyordu. Her ne kadar kısa bir ziyaret olsa da, içimde anlamını hâlâ çözemediğim bir bağlılık hissi oluşmuştu. Belki köyün sunduğu dinginlik, belki de modern yaşamın unutturduğu o yavaşlık hissi beni etkileyen. Arabaya doğru yürürken yolun son taşlarını ezdiğimi bilmek, içimde tatlı bir hüzün bıraktı. Son bir kez daha arkamı döndüm; Gerberoy, gün ışığının son yansımalarıyla gülümsüyordu sanki. "Yine gel," diyordu sessizce, "çünkü seni unutmayacağım."

O an fark ettim ki, Gerberoy sadece bir destinasyon değil. O, bir duygunun mekâna bürünmüş hali. Görülen değil, yaşanan; çekilen değil, hissedilen bir köy. Gerberoy’dan ayrılırken, kadrajımdan çok kalbimde taşıdım burayı. Gerberoy’dan ayrıldığınızda, bir şeylerin sizde kaldığını anlarsınız — ve o şey, çok değerlidir.

Aklımda Ruhumda Gerberoy'da Kaldı

Gerberoy, sadece gezdiğim bir yer değil; hissettiğim, içime işleyen, dönüp dönüp hatırladığım bir ruh halidir artık. Bu köy, zihnimde bir manzara olarak değil, bir duygu olarak kalıyor. Renkleriyle, sessizliğiyle, yavaşlığıyla... Her köşesi birer fısıltı gibiydi: ‘Dur, gör, hisset.’

Şehir yaşamının dijital yankıları içinde kaybolmuşken, Gerberoy bana analog bir huzur sundu. Bildiğimiz zaman algısını kıran, günleri saatlerle değil anlarla ölçtüren bir yerdi burası. Burada geçen her dakika, içsel bir dengeye yaklaştırdı beni. Her anı bir dinginlik, her görüntüsü bir içsel fotoğraf oldu.

Eğer Fransa'da gezilecek saklı yerler, Avrupa’da görülmesi gereken köyler ya da gerçekten farklı bir seyahat deneyimi arıyorsanız, Gerberoy listenizin en tepesinde yer almalı. Çünkü burası size yalnızca estetik bir güzellik değil, derin bir farkındalık da sunuyor. Ve en önemlisi; sizi değiştirmiyor, size kendinizi geri veriyor. Bu, nadir bir şey.

Gerberoy'dan ayrıldıktan sonra bile, yürüdüğünüz taş sokaklar, oturduğunuz eski bir bank, elinize değen bir kapı tokmağı, belki de bir çocuk kahkahası zihninizde kalacak. Çünkü bu köy, sizden hiçbir şey istemiyor; sadece sizinle bir şey paylaşmak istiyor: Sessizlik. Sadelik. Güzellik.

Ve ben bu paylaşıma sonsuza dek minnettarım.

1 Beğeni

Bu gönderiyi paylaş

Henüz yorum yapılmamış.

Yorumlar